4 Birbirinden güzel ve şirin kız… Bir de güzel sesleri, kıvrak ve şölensel dansları biraraya gelince; seyre doyum olmayan ve ülkemiz müzik tarihinde biraraya gelmiş bayan grupların asla yakalayamamış oldukları bir başarıyı resmediyorlar. Hepsi Grubu, kuruldukları ve ilk şarkılarının namelerini kulaklarımıza mırıldanmaya başladıkları tarihten itibaren geniş kitlelerce beğenilen nadir gruplardan. Ve bu beğenimiz (gerçi tescile ihtiyaç yok) MTV müzik televizyonu tarafından da tescillendi desek yeridir.
İşte size birbirinden güzel dört bayan; �Hepsi� ile sımsıcak bir söyleşi…
Siz klasik sorulardan sıkılıyorsunuz galiba öyle bir duyum aldık. (gülüşmeler)
Soru olarak bagdatcaddesi.net�den soru soran arkadaşlarımız var; onların sorularını ilk önce yanıtlayalım. Sonra sohbet edelim. Sohbet sırasında ilginç bir şeyler buluruz aradan tamam mı?
H.G: Tamam
Siteden sorular: Çocukluğunuzda böyle bir yere geleceğinizi hiç düşünür müydünüz? Yada çocukluğunuzdaki hayalleriniz nelerdir? Tuba Demir sormuş.
Gülçin:Ya tabi ki düşünüyorduk. Herkesin sen ne olacaksın dedikleri zaman, zaten mikrofon olarak, her tür silindir şeklindeki eşyayı alıp şarkı söylemeye çalıştığım için böyle bir hayalim vardı yani.
Eren:Benim çocukluk hayalim çok komikti. Ahçı olmaktı. Ama bu çocukluk hayaliydi. Sonra, ortaokul yıllarına geldiğimizde tabi ki hayalimiz böyle bir grup olmaktı. gerçekten� Ama proje başladığında da bu kadar tepki alacağımızı çok kısa zamanda buraya geleceğimizi tahmin etmiyorduk.
Yasemin:Benim de mutlaka sahne ile ilgili bir şey olacağı kesindi, çünkü aileden gelen bir şeydi sonuçta. Tiyatrocu olmayı istiyordum. Ama daha sonra klasik baleye geçince dansçı olmaya karar verdim. Hep değişti bu fikir ama sonradan şarkıcılıkla dans bir arada olunca bu gurup kuruldu ve şimdi buradayız. Güzel yani.
Cemre:Zaten başından beri bunu istiyordum. Tabi klasik bale okuduğum için yani onda da sahne almak iyi ama, başından beri bunu istiyordum. Buraya geleceğimizi tahmin ediyor muyduk derseniz; biraz ukalalık olacak ama, ben ediyordum yani…
Tuba�ya teşekkürler. Muammer Çavuşoğlu demiş ki; Kıbrıs�a gelecekler mi?
H.G: Kıbrıs�a gideceğiz.
H.G: İyi ki sormuş… Kesinleşti 8�inde Kıbrıs�tayız. Cevabı çok kısa oldu bu sorunun ama� (gülüşmeler)
Gökhan Konaş demiş ki; başarılarında bayan ve güzel olmalarının payı onlara göre yüzde kaç?
H.G: Buna toplu cevap verelim isterseniz? Tek tek yüzde vermeyelim.
Eren: Bayan olmamız şu şekilde algılanabilir. Hani yalnızca bayan olduğumuz için değil ama, kız gurubu hani ilk defa bu şekilde bir şey yaptığı için ilgi çekmiş olabilir mesela. %30 olabilir. Bayan olmamız ve dört kişi olmamız bence %30 olabilir.
En son gittiğiniz film?:
Yasemin: Eee ben gittim� (gülüşmeler) Dünyalar Savaşı�na gittim çok güzeldi.
Eren: Hatırlamıyorum. Neden hatırlamıyorum çünkü ben her gün birkaç film izliyorum. Yani sinema dışında da. Ne izlediğimi gerçekten hatırlamıyorum. Çok fazla film izliyorum. Hangisi en son film hiç hatırlamıyorum.
Cemre: Angelina Jolie ve Brad Pitt. Ms&Mr Simith.
Hayatınızın filmi?
Eren: Hayatımın filmi. Büyük Umutlar.
Yeni versiyonu mu?
Eren: Evet.
Gülçin: Hayatımın filmi diyemem.Zaten çok fazla film izlemeyi sevmiyorum. Eren gibi ilgim yok. Ama dans filmlerini izlemeyi daha çok seviyorum.
Cemre: Ya ben, şimdi pek film aklıma gelmedi düşün düşün� Genel olarak Angelina Jolie izlerim; çoğu filmini seviyorum ben. Hayatımın filmi… ımm… (gülüşmeler) Pek bir şey aklıma gelmiyor şu anda.
Yasemin: Benim biraz saçma gelecek insanlara ama Armagedon olabilir. Filmin son sahnesi beni çok etkilemişti. O olabilir.
En son okuduğunuz kitap?
Yasemin: Da Vinci Şifresi.
Gülçin: Ben de en son Da Vinci Şifresi�ni yarıda bıraktım. Sonlarına biraz gelmiştim bıraktım okumadım.
Neden yarıda bırakılıyor bu kitaplar?:Gülçin: Çünkü vakit yok.
Cemre: Zamanımız yok. Normalde ben çok fazla kitap yani yazın özellikle onlarca kitap okurum ama yani şey olmuyor böyle zaman�.
Marka tutkunuz var mı?
Yasemin: Yok ama ayakkabıda önem veririm mesela öyle diyeyim.
Mesela en son ne aldın?
Yasemin: En son ne aldım ya ben? Dans ayakkabısı aldım en son. Nike�dan aldım. Hepimiz aldık. (gülüşmeler)
Eren: Marka takıntım yok ama orijinal şeyler giyinmekten hoşlanıyorum. Genelde herkesin üstünde olan moda gibi herkesin üstüne yapışmış giysileri sevmiyorum. Orijinal şeyleri daha çok seviyorum.
Gülçin: Marka takıntım yok ama sevdiğim bir stil var tabi. Her markanın bir çizgisi oluyor. Benim de sevdiğim bir çizgi var tabi ki. Adidas seviyorum ayakkabıda özellikle. Onun dışında böyle çok tercih ettiğim kesin budur dediğim bir şey yok.
Cemre: Benim marka takıntım belli bir marka yok. Bazı genel olarak beğendiğim markalar var onların çoğu ürününü beğeniyorum yani tam benlik diye. Ama genelde her şey değil; bazı ürünlerde gidip özel üretim olan şeyleri bulurum; bunun her bedeninden şu kadar var, onları özellikle alırım… severim öyle tek tük olan şeyleri.
Peki Bağdat Caddesi hakkında ne biliyorsunuz? Karşıda hiç yaşadınız mı? Gezip gördünüz mü?
Cemre: Anneannem oturuyor orada. Fakat şey, ben normalde Etiler�de oturduğum için Bağdat Caddesi�ni bilmiyorum, bana biraz karışık geliyor. (gülüşmeler)
Bağdat Caddesi mi karışık geliyor?
Cemre: Büyük yani orası, güzel ama… ne bileyim�
Yasemin: Benim okulum orada. Kadıköy�de. İstanbul Üniversitesi Konservatuarı. Orada okuyorum… vaktimiz olduğu zaman Moda�ya gidiyoruz yada Cadde�ye… Cadde�de tek bildiğim yer Şaşkınbakkal. (gülüşmeler) Başka da hiçbir yeri bilmiyorum. Birkaç yer biliyorum ama inanılmaz karışık geliyor sokakları bana. Bana diyorlar ki orada yaşayanlar, sizin taraf daha karışık. Aslında değil, oradaki sokaklar birbirlerine çok benziyor çünkü; çok karışık geliyor bana.
Cemre: Bağdat Caddesi derli toplu olması açısından çok güzel bence. Yani mesela bir mağazayı bulabilmek için Etiler�den Bebek�e iniyorsunuz falan… Bağdat Caddesi�nde hepsi var. Bütün alışveriş merkezlerindeki mağazaların hepsi var; o açıdan çok güzel, ama yine de çok iyi bilmediğim için karışık geliyor.
Eren: Benim de hayatım hep Avrupa yakasında geçti. Karşıda da bir tek Cadde�yi biliyorum ve arabayla karşı tarafta her zaman kaybolurum. Bir tek arabaya binip Cadde�ye gitmeyi biliyorum. Başka hiçbir şey bilmiyorum. Cadde çok rahat bir yer bence. Gittiğim zamanlarda her şey süper. Dümdüz bir cadde ve ben ara caddelerinin de çok rahat olduğunu düşünüyorum. Çünkü bence hepsi birbirine paralel ve mantıksal olarak karışık değil.
Ama bu kavramı duymuşsunuzdur en azından. Bağdat Caddesi�nden yaşayanlar hakkında edindiğiniz fikriniz var mı? Etiler insanlarına benziyorlar mı mesela?
Cemre: Mesela Bağdat Caddesi kızları için diyorum ki; ya bunların hepsi nasıl bu kadar bakımlı ve güzel olabilir? hepsi güzel! (gülüşmeler) Ne kadar kızın yanından geçiyorsam hepsi güzel, manken gibiler… Bağdat Caddesi�nin kızları güzel oluyor onu biliyorum.
Eren: Bir de şeyi biliyorum, araba olayını. Orada arabalarla hızlı giderlermiş, arabalarla gezerlermiş onları da biliyorum. (gülüşmeler) Bir de çok kalabalık oluyormuş haftasonu ve hava güzel olunca.
Cemre: Marks&Spencer�ın önünde toplanıyorlarmış dimi Yasemin? Buluşma noktası falan varmış onların. Arabayla gezen gruplar, mesela sahil tarafındaki Mc Donald�s ın orada toplanıyorlarmış öyle biliyorum. (gülüşmeler)
Yasemin: Ben şeyi hatırlıyorum Cadde ile ilgili… Birkaç sene önce orada bir mağazaya girmiştim. Daha küçüğüm. Avrupa tarafında öyle büyük katlı mağazalar yok henüz. Annemlerle beraber, böyle kat kat çıkılıyordu mağazaya ve çok da güzel kıyafetler vardı. Sonra ikinci girişimde öğrendim ki Zara diye bir yermiş. İlk Zara orada açılmıştı onu biliyorum…
Gülçin: Bakımlı insanlar olduklarını biliyorum, böyle diyeyim. (gülüşmeler)
Bu arada yaşlarınız kaç?
Gülçin: 20 yaşındayım 85 liyim.
Cemre: 20
Eren: 21
Yasemin:19
Mesela bugün makyajlarınızı siz mi yaptınız? Siz mi yaparsınız? Makyaj eğitimi aldınız mı?
Yasemin: Ben bugün kuaföre gitmedim. Kendi kendime yaptım her şeyi. Saçıma da fazla şey yapmıyorum artık… konserlere çıkarken bazen kendim yapıyorum, daha kolay ve daha pratik. Doğallıktan yana daha çok yakışıyor açıkçası bana kendi halinde bırakmak. Makyajımı da kendim yaptım. Bugün aslında Erenle biz gitmedik kuaföre üşendik. Biz kendimiz yaptık.
Eren: Makyaj eğitimi almadık. Ama artık suratımıza makyözler çok fazla makyaj yapa yapa kendimize en çok yakışanı yavaş yavaş bulmaya başladık. Bir de makyaj nasıl yapılır yavaş yavaş biz de. Ben de bugün kuaföre gitmedim. Zaten saçlarım normal, yani makyajı da kendim yaptım. Birde sürekli kuaföre gidip makyaj yaptırmak… hani gerek yok diye düşünüyorum.
Gülçin: Bu arada ya şey; biz hep beraber küçüklüğümüzden beri, sahneye çıktığımız için, kendi makyajlarımızı ve sahne makyajımızı kendimiz yapmak zorunda kalıyorduk. Bu sahne makyajı başka bir şey ama, ben öyle bir şey ki bazen özellikle rimel sürerken batırıyorum ve kendim yapmamayı tercih ediyorum o yüzden; ben de bugün kalkıp kuaföre gittim yani. (gülüşmeler)
Cemre: Ben istesem makyajı düzgün şekilde yaparım ama artık saç ve makyaj yaptırmak istemiyorum. Hiç hoşuma gitmiyor saç ve makyaj yaptırmak elimde olsa hiç makyajsız şekilde çıkıcam rahat rahat, ama olmuyor yani.
Erkek arkadaş mevzusuna girelim mi?
Menejer: Ben söyleyeyim, Cemre’nin yok, Gülçin’in yok, Eren’in var, Yasemin’in yok. (gülüşmeler)
İlişkinden memnun musun? Ne kadar zamandır�
Eren: Çok memnunum. İki sene. Çok memnunum çok mutluyum, huzurluyum.
O ne yapıyor? Nasıl biri?:
Eren: O ne yapıyor? Normal bir üniversitede okuyor. Biz tabi ki anormal bir üniversitede okumuyoruz. (gülüşmeler) Konservatuar değil. Öğrenci ekonomi bölümünde okuyor. Gerçekten çok alakasız. Ama onun da ruhunda dansçılık ve şarkıcılık varmış. Yaşadığımız bazı ayrıntılarda görüyorum bunu. Bizimle takıldığı sürece baya bir çıkıyor ondan böyle şeyler. O da hayatından çok memnun… bizimle olmaktan çok memnun. Bizimle diyorum, çünkü sırf benle değil yani, hep birlikteyiz.
İdeal bir sevgili nasıl özelliklere sahip olmalı? Dürüst mü olmalı, asla yalan söylememeli mi, yakışıklı mı olmalı… entelektüel mi? Nedir?:
B.C: Eren seçmiş tamam.. (gülüşmeler)
Eren: Benimki gibi olmalı; nasıl mı? İdeal bir sevgili tipinin haricinde söyleyeceğim. Çünkü �ideal tip� herkesin kafasında çok farklı. Anlayışlı olmalı diye düşüyorum… yani bazı durumlar vardır her halden durumlardan… hani anlayışlı olmalı, kendi isteklerine göre davranmamalı, karşısındakine tolerans tanımalı. Çok kıskanç olmamalı.
Yemek yapmak zevkli mi?
Yasemin: Zevkli ama kimse karışmayacak mutfakta… çünkü, mesela annem gelip şunu karıştırmasın yani… ben yapıyorsam ellenmeyecek…
Peki yemek seçiyor musun?:
Yasemin: Yemek seçiyor muyum? Yumurta yemem mesela… nefret ederim yumurtadan. Nanenin taze yaprakları vardır ya, salataya falan konur onları da yiyemiyorum. Bir de patlıcan asla yemem.
Eren: En çok ne kadar yerim? mesela patlayana kadar meyve yiyebilirim. Mesela Mc Donald�sın bir tane büyük mönüsünü yediğim zaman yerimden kalkamayacak gibi oluyorum çok fazla geliyor… belki o kocaman mönüyü yiyip arkasından kocaman kolasını yada başka bir şey içtikten sonra çok fazla tıkıyor beni. Zaten o şekilde tıkanmayı sevmiyorum ama patlayana kadar meyve yiyebilirim. Bir blendıra muz, şeftali, bisküvi ya da mevsim meyvelerinden hangisi olursa… Bisküvi, süt, bal bir blender; hepsini içiyorum ve yani bütün gün bir şey yemiyorum… en son yatmadan önce acıkıyorum, bir şeyler daha atıyorum ağzıma o şekilde yatıyorum… en fazla tıkadığım şey herhalde o blenderdır. Onun dışında başka bir şey aklıma gelmedi.
Hiç yemek yaptın mı?:
Eren: Yemek yaptım. Ama mesela şöyle, kendi kendime yapamıyorum… anneme telefon açıyorum, anne şimdi ben ne yapıcam diye… ne nerede türünde… ne yapacağımı o bana tarif ediyor… yemeğin tam ortasında anne ben ne yapacaktım diye soruyorum bazen… Güzel bir şekilde yemek yapabiliyorum ama tarifi telefonda almam gerekiyor… Çünkü, bir dahaki sefere yine unutuyorum tarifi. Unutuyorum işte, elimde değil…
Peki, sevgiline hiç yemek hazırladın mı?
Eren: Hııı?� Yok hayır! (gülüşmeler) Yemek ısıtıyorum ama. Annem yapıp buzdolabına koymuş oluyor. Karnım açıktı diyor sevgilim… iyi tamam, ben sana yemek hazırlayayım diyorum. Mutfakta yemek hazır nasılsa… onları ısıtıyorum bir güzel ve tabaklara diziyorum. Her türden faklı farklı şeyler koyuyorum masaya bir sürü tabakta… güzel oluyor yani masa. Sana yemek yaptım diyorum, ısıtıyorum annemin yaptığı yemekleri bir güzel. Aslında pek bişey yaptığım söylenemez tabi (gülüşmeler).
Pekala; herkese soruyorum şimdi… kısa kısa cevaplar olabilir. Dışarı çıkar mısınız eğlenmek için? Nerelere gidersiniz? Mekan ismi vermek istemeyeceğinizi varsayarak, hangi semtleri tercih ettiğinizi söylerseniz de olur. Bir de gece hayatı hakkında ne düşünüyorsunuz? Sever misiniz?:
Cemre: Gece hayatını hiç saçma bulmam. Bence gayet de güzel bir şey… fakat hiçbir şekilde gece hayatım yok. Çünkü hiç zamanım yok. Şöyle düşünüyorum; benim yaşımdaki gençler, gece hayatını gerçekten seviyorlar mantıklı olarak; ama ben bütün gün çalışıyorum. Mesela bir sabah kalkıp 11:00 de dans dersine başlayıp, akşamüstü bitene kadar dans edip ondan sonra da röportajlar falan… E dolayısı ile de gece hayatı olmuyor, olamıyor. Onun yerine evde oturmak daha cazip geliyor. Fakat gündüzleri dışarı çıkmayı düşünüyorsam Etiler�de oturduğum için, oraya yakın yerleri tercih ediyorum.
Gülçin: Ben de genelde evde olmayı severim. Kendime zaman ayırmayı severim ama eğer zamanım olur ise Taksim�de takılmayı daha çok tercih ederim.
Taksim�de daha rahat mı hissediyorsun kendini?:
Gülçin: Evet. Daha çok seçenek var. Ama daha çok Etiler�deyiz. Çünkü işlerimiz, mesela kuaförlerimiz orada… dans dersleri hep Etiler�de oluyor. Ayrı kalıyorum biraz yani. (gülüşmeler)
Eren: Gece hayatı…Imm… Çok fazla çıkmam ama arada bir çıkarım tabi. Gece hayatı güzel bir şey, ama ben normalden de az çıktığımı düşünüyorum geceleri. Zaman ve yorgunluk yüzünden bize kalan zamanı dinlenmekle geçiriyorum. Genelde de vakit geçirdiğim yerler de; Arnavutköy, Bebek, Etiler gibi yerler.
Daha sakin diye mi tercihin bu yönde?
Eren: Daha sakin evet…
Peki Yasemin, ya sen?
Yasemin: Cemre�nin dediği gibi gece hayatı güzel bir şey ama tabi çıkabilenler için. Gerçekten hiçbirimizin vakti yok ve olsa da çıkacak halimiz yok. Hani belki doğum günlerinde falan özel günlerde çıkılabiliyor. Onun dışında ben de Taksim�i çok seviyorum. Taksim�in içinde her çeşit insan ve her şey olduğu için… o karışıklık hoşuma gidiyor yani… ama geceleri Taksim biraz göreceli bir kavram halini alıyor. O nedenle gündüz daha cazip geliyor bana.
Web sayfanızın adresi nedir?:
Yasemin:WwW.Grup-hepsi-resimleri.blogspot.coM
Peki orada hepinizin ayrı ayrı e-maili yazıyor mu, yoksa tek bir adres üzerinden mi hayranlarınızla kontak kuruyorsunuz?:
H.G: Tek bir e-mail adresimiz var.
Kim bakıyor peki gelen maillere?:
Yasemin: Hepsi Grubu olarak cevap veriyoruz. Kişisel olarak cevap vermiyoruz; yani kişisel gelen maillere de Hepsi Grubu olarak cevap veriyoruz.
H.G: Forumlarımız var mesela… Onları sık sık takip ediyor, okuyoruz.
Foruma katılıyor musunuz peki?
Yasemin: Bire bir chat yapıyoruz onlarla çoğu zaman. Duyurular bölümünde yayınlanıyor.
Mesela haftanın hangi günleri ve saatleri on-line oluyorsunuz? Varmı böyle bir zaman?
Yasemin: Şu anda böyle bir planlama yapmadık. Rastgele ve vakit buldukça zaman ayırıyor ve ilgileniyoruz.
Bugüne kadar karşılaştığınız en garip soru yada sorular ne oldu sitede?:
Yasemin: Boyumuzu çok merak ediyorlar mesela. İlk klibimizde midilliler olduğu için onları bazı insanlar gerçekten at zannedip bizim çok uzun olduğumuzu düşünüyorlarmış. En garibi buydu benim aklıma gelen… Bir keresinde de �memleketin neresi� diye bir soru gelmişti.
Pekala, internetle aranız nasıl?:
Yasemin: Ben internetle baya haşır neşir oluyorum. Gezerim, severim yani interneti.
Eren: Genelde teknolojinin çok dışında bir insanım… evde bilgisayarım yok zaten. Kardeşim kullanır sadece. Ama mesela bir tane e-mail adresi alıp, aylarca bakmadığım oluyor. Kendi kendine gidiyor öyle. Sonra bir tane daha adres alıyorum. Şimdi kullandığımı da daha yeni aldım. Millete veriyorum e-mail adresimi bir şeyler yolluyorlardır belki ama ben bakmıyorum… pek internetle haşır neşir değilim yani.
Gülçin: Ben interneti seviyorum, özellikle eve geldiğim zaman çok yorgun olduğum için fiziksel bir şeyler yapamıyorum… oturup internette geziniyorum.
Hepinize çok teşekkür ediyoruz; sıcak ve samimi; sohbet havasında bir söyleşi oldu…